Güç Bizde Artık
Türkiye de Marka Patent Tasarım tescilleri üzerine sürekli ivme kazanan bir gelişme gözlenmekte. 3 yıl önce Marka Uzmanlığı olarak Türkiye nin önde gelen firmasında göreve başladığım zamanlarda çoğu firma Marka Patent Danışmanı arkadaşlara, kapı kapı dolaşıp kitap, su arıtıcısı, tencere satan satıcılar gözü ile bakıyordu. Nasıl olsa işlerimiz yürüyor bir problem yaşanmıyor mantığı ile iş verenler bu konuya pek sıcak bakmıyorlardı. Her hangi bir ürünü tescillemek isteyen firmalar bile işin detayını pek bilmeden "Markamızı Patentleyin ozaman" diyorlardı. Kaldı ki, Patent teknolojiye bilinen yüzünden farklı olarak bir yenilik getirilmesi ve bunun resmileştirilerek buluş sahibine verilen bir belgeydi. Yani işin kendi değil, asıl işin bir alt koluydu. Ve bu tescilleme işlemleri ile, müşteriler aslında ürünü kendilerinin üretme hakkını değil, ürettiği ürünü başkasına kullandırmama hakkı olduğunu bilmiyorlardı. Peki sizce bu hak mı? Bence evet bu hak ama haktan da öte büyük bir GÜÇ. Ve evet, zaman He-Man gibi kılıçımızı çekip "Güç Bizde Artık!" diye bağırma zamanıdır.
Çok değil arkadaşlar ben sadece 3 yıl öncesinden bahsediyorum ve gördüğüm gelişmeler beni inanın çok sevindiriyor. Çünkü biz 3 yılda, ülke olarak çok fazla gelişmeler gösterdik. Nasıl mı? WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Hakları Örgütü) her yıl, dünyanın çeşitli ülkelerinde konferanslar düzenliyor ve 2006 yılında 128. konferansı Canada' da yaklaşık 7000 kişinin katılımı ile gerçekleştirdi. Bu yıllık konferansda, elde edilen verilere göre; Türkiye, yaptığı 788 uluslar arası marka başvurusu ile (%2.35'lik bir payla) önceki yıla göre %33'lük bir büyüme kaydetti ve Madrid Sistemi içerisinde 14. sırada yer aldı. En çok seçilen ülkeler arasında 8599 başvuru ile 8. sırada. Bu da Türkiye’ye yapılan marka müracaatlarında 2004 yılına göre %38'lik bir artış olduğunu gösteriyor. Merak edenler için yazmak istiyorum "Tüm dünyada Madrid Sistemi ile en çok uluslararası marka müracaatı yapılan ülke Çin oldu".
Görüldü üzere dönen rakamlar çok küçük ama gelişme grafi olarak göz ardı edilemez derecede. Daha da fazlası ile; Avrupa ülkelerinde yıllık marka müracaatı sayısı 65 bin. Türkiyede ise sayı Avrupa ya yaklaşarak geçen yıl 59 bin oldu. Bu rakam on yıl önce sadece 19 bindi. Anlaşıldığı üzere ivmeler fena değil. Ama şimdi affınıza sığınarak düşünmeden de edemiyorum. Büyümelere rakamsal olarak bakıldığın da toz pembe görünen bu durum, bakış açısını değiştirince ümitsiz bir hal de alabiliyor. Benim bakış açımı değiştiren soru, ülkemizde gerçekleşen bu artışlar ticaretimizin gelişiminden, ülkemizin iş yapabilme kalitesinin artışından mı, yoksa Taklitçiliğin adeta Sanata dönüşmesinden mi?. Eş zamanlı olarak taklitçilik arttıkça, ürünlerin korunma ve tescillenme isteğide daha fazla artacak ve sizlere yukarıda bahsettiğim sayılara yansıyacak.